20 Nisan 2024

‘Akkuyu NGS inşaatıyla çevreyi koruma kavramı bir adım ileri taşınıyor’

0

default

Çevrenin korunması konusunda farkındalık yaratılması ve eylemde bulunulması amacıyla her yıl 5 Haziran’da kutlanan Dünya Çevre Günü, son yıllarda artan çevre felaketleriyle küresel çapta büyük bir önem kazandı.
Nükleer Alanda Kadınlar Platformu (NÜKAD) Başkanı Bahire Gül Göktepe hem dünyanın hem de Türkiye’nin sel, kuraklık, orman yangınları, su kaynaklarının tükenmesi gibi iklim değişikliği kaynaklı pek çok olumsuzlukla aynı anda mücadele ettiğine dikkat çekti. Türkiye’nin tüm bunlara ek olarak yaşadığı büyük depremlerin ardından meydana gelen çevre tahribatıyla da savaştığını belirten Göktepe, “Bu yıl Dünya Çevre Günü çok daha derin bir anlam ifade ediyor. Geçmiş yıllardan daha farklı düşünmek, yakın gelecek için daha hızlı çözümler üretmek üzere çalışmalıyız. Dünya Çevre Günü’nün anlamı üzerinde önemle durmalıyız” diye konuştu.
Bu yılın ana teması: Plastik kirliliği
Dünya Çevre Günü’nde bu yılın ana sloganının “Plastik kirliliğine dur de!” olduğunu hatırlatan Göktepe, son 18 yılda Avrupa’dan Türkiye’ye gelen plastik atıkların 196 kat arttığını hatırlatarak şunları söyledi: “2021 yılında Türkiye’de çıkan yıllık plastik atık miktarı yaklaşık 5 milyon 600 bin ton, bu miktar ile dünya genelinde en fazla plastik atık üreten 9’uncu ülke olduğumuz gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Biz insanlar en sadık dostumuza ne kadar insafsızca, gaddarca davranıyoruz? Doğa sadece insanlara değil tüm canlılara yaşam için karşılıksız tüm nimetleri sunan ortak değerimizdir. Yaşamımızı sağlayan toprak, hava, su hepimizin ortak kaderidir.  Dolayısıyla, Dünya Çevre Günü sıradan bir uluslararası kutlama günü değil tüm canlılara en büyük nimetleri sunan, doğaya karşı minnetimizi ve saygımızı gösterme günüdür.”
Çevre için en önemli hedef, emisyonları sıfırlamak
Bu yılın temasını plastik kirliliği oluştursa da dünyadaki en önemli çevre sorunlarının başında halen küresel ısınma ve iklim değişikliği bulunuyor. Tüm dünya karbon emisyonlarını azaltabilmek ve iklim değişikliğinin etkilerini yok edebilmek için politikalar geliştiriyor. Emisyonların 2030’a kadar en az yüzde 50 azaltılmasının hedeflendiği Paris Anlaşması’na taraf olan Türkiye de bu çabalar kapsamında “2053’te net sıfır emisyon” hedefi koydu.
Türkiye son dönemde, temiz bir gelecek için yenilenebilir enerji konusunda da pek çok adım atıyor. Bunların başında, sağladığı kesintisiz elektriğin yanı sıra çevre dostu ve düşük maliyetli oluşuyla öne çıkan nükleer enerjiyi kullanan ülkeler arasına girme adımı geliyor.
Mersin’de inşası hızla devam eden Akkuyu NGS, ilk parti taze nükleer yakıtın getirilmesiyle 27 Nisan’da “nükleer tesis” statüsüne kavuştu. 1 yılda 18 milyon ton karbon emisyonunu önleyecek olan santral, bu yönüyle çevrenin korunmasına önemli bir katkı sunacak. Akkuyu NGS’nin yalnızca 1 yılda önleyeceği emisyon, yaklaşık 10 milyon taşıtın ürettiği karbon emisyonuna eşdeğer olacak.
NÜKAD Başkanı Göktepe, bu konuyla ilgili olarak nükleer enerjinin iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir rol oynadığına dikkat çekerek şunları söyledi: “NÜKAD’lılar olarak iklim değişikliği ile mücadelede nükleer santrallerin rolünü anlatırken sadece karbondioksit salınımı olmadan temiz elektrik üretmelerini bahsetmiyoruz. Ayrıca, nükleer uygulamaların insan sağlığı, tarım, hava, su, toprak ve çevresel analizlerde taşıdıkları vazgeçilemez önemini de kamuoyunda gündeme getirmeliyiz.
Kamuoyunda nükleer ile ilgili olarak geçmiş yıllarda haksız fırtınalar yaratan olumsuz algılara karşın nükleer-çevre etkileşimini öne çıkaran bilimsel projeler yürüttük. Küçükçekmece Gölü, Karadeniz, Akdeniz havzaları örneklerinde olduğu gibi. Sağlam bilimsel verilerle yanlış algılamaların karşısında durduk. Kamu kurumlarında çalışanlar olarak serbestçe konuşamasak da bilgimizi her fırsatta toplumla paylaşmayı görev edindik.”
Göktepe, dünyada gelişmiş ülkelerde çevre güvenliği uygulamaları, çevre ve sağlık risk analizleri, atık yönetiminde sorumluluk, insan güvenilirliği mühendisliği ve çevre güvenliği gibi kavramların nükleer teknolojinin gelişmesine paralel olarak ortaya çıktığını ve geliştiğini belirtti. Göktepe, “Son yıllarda, tüm dünya gündeminde en önemli yeri işgal eden iklim değişikliği meselesi – etkileri gittikçe hızlanan küresel bir sorundur. Ekosistem için büyük tehlike olduğu gibi insan sağlığı için de en büyük tehdittir. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerini mümkün olan en kısa sürede en etkin şekilde azaltmak gerekmektedir. 2021 ve 2022 yıllarının en önemli uluslararası zirvelerinin; G20 Roma Zirvesi ve COP26 Glasgow İklim Değişikliği Konferansı (2021) ve COP27 Kahire İklim Değişikliği Konferansı (2022) ardından nükleer enerji tekrar dünya gündemine oturmuştur. Bizler artık net bir şekilde biliyoruz ki nükleer enerji iklim değişikliği ile mücadelede çözümün en önemli kısımlarından biridir” diye konuştu.
2023, nükleer alanda olumlu gelişmelere damga vurdu
Bu yıl, özellikle son iki ayda nükleer alandaki gelişmelerin de dikkat çektiğini vurgulayan Göktepe, “Söz konusu umut veren gelişmeler, özellikle iklim değişikliği konusunda dünya ve Türkiye genelinde nükleere bakış açısı farkındalığının artışıdır. İklim değişikliği açısından son yıllarda gözlemlenen onca olumsuzluğun yanı sıra bu yıl olumlu gelişmelerin haberlerini de alıyoruz. Bunlar arasına başta nükleer enerjinin iklim değişikliğine karşı çözüm odaklı haberlerinden en dikkat çekenler, Avrupa Birliğine üye 16 ülke arasında oluşturulan Nükleer İttifak tarafından yapılan açıklama. Avrupa’nın Nükleer İttifakı tarafından geçen hafta yayınlanan bu açıklamaya göre; nükleer enerji, mevcut nükleer tesislerin güvenli bir şekilde işletilmesi, 30 ila 45 yeni büyük reaktörün devreye alınması ve ilaveten küçük modüler reaktörlerin geliştirilmesi yoluyla Avrupa Birliği’ne, ‘2050 yılına kadar 150 GW’a kadar elektrik kapasitesi’ sağlayabilir. Halen nükleer enerji AB’ye yaklaşık 100 GW kurulu güç sağlıyor.”
Bir diğer önemli gelişmenin ise Uluslararası Enerji Ajansı IEA raporunda açıklandığı gibi temiz enerji yatırımlarının hızla artış eğilimi göstermesi olduğunu belirten Göktepe, “Rapora göre, bu yıl küresel olarak enerjiye yatırılacak olan 2,8 trilyon ABD dolarının yaklaşık üçte ikisinin nükleer de dahil olmak üzere temiz teknolojilere gitmesi bekleniyor. Ancak yeni yayınlanan bu rapora göre, temiz enerji yatırımlarındaki etkileyici artışın az sayıda belli ülkelerde yoğunlaşıyor olması düşündürücü” diye konuştu.
“Türkiye’de nükleer alandaki en önemli gelişme Akkuyu NGS’ye ilk yakıtın gelişi”
Ülkemizde 2023 yılının ilk yarısında nükleer alandaki önemli aşamanın ise Akkuyu NGS inşaatındaki hızlı gelişmelerle ilk üniteye yüklenecek olan yakıtın sahaya gelmesi olduğunu söyleyen Göktepe, bununla beraber Türkiye’nin 2050 hedefleri içinde yenilenebilir enerji ve ilgili teknolojilerde büyüme potansiyelinin değerlendirilme çalışmalarının önem taşıdığını vurguladı.
“Akkuyu NGS inşaatıyla çevreyi koruma kavramı bir adım ileri taşınıyor”
Göktepe, Akkuyu NGS inşaatının gelişme sürecinde Türkiye’de çevre koruma kavramını bir adım daha ileriye götürerek ulusal çevre güvenliğinin oluşturulmasının hedeflendiğini belirtti.
Göktepe konuya ilişkin olarak şunları söyledi:
“Nükleer teknolojiye sahip ülkelerde her alanda güvenlik kültürü gelişir.  Dolayısıyla bizlere çok daha fazla çalışmak, kamuoyunda nükleer enerjinin ülkemizin kalkınmasında çevre konusundaki önemli ve vazgeçilmez rolünü gündeme getirmek için çok daha fazla etkileşime girmek düşüyor. Ancak bizler gücümüzü mademki bilgimizden, araştırmalarımızdan alıyoruz, eski adıyla Çekmece Nükleer Araştırma Merkezinin rehabilitasyonu ile tekrar eski verimli günlerine dönmesi, nükleer alanda ulusal Ar&Ge’ye acilen önem ve öncelik verilmesi ülkemizin nükleer gücüne/kapasitesine güç katacaktır. Akkuyu çok uzun ince bir yoldur. Akkuyu inşaatı hızla devam ederken Çekmece’nin kamuoyunu nükleer alanda bilgilendirme, ulusal güvenlik kültürümüzü geliştirme, atık yönetimi ve acil durum (teknolojik kazalar ve doğal afetler) hazırlık eğitimi çalışmalarının odak noktası haline gelmesi çok önemlidir. Aynı zamanda İstanbul’un muhteşem doğal yaşam alanı olarak korunması için yıllarca emek ve özen gösterdiğimiz zengin biyolojik çeşitliliği ile sürdürülmesi, nükleer enerjinin çevreyle olumlu etkileşiminin en güzel göstergesi olarak muhafaza edilmesi elzemdir.”   (Haber Merkezi)

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir