29 Mart 2024

SOHBET KÖŞESİ: MEVLANA ŞEB-İ ARUS TÖRENLERİ KONYA’DA BAŞLADI

0
7-17 Aralık tarihleri arasında kutlanacak olan Hazreti Mevlana’nın 749. Vuslat Yıldönümü Anma Törenleri (Şeb-i Arus) 7 Aralıkta Konya’da başladı.
Programa Şems-i Tebrizi Hazretleri’nin türbesinin ziyaret edilmesiyle başlandı.
Türbede Kur’an-ı Kerim okunarak dua edildi.
Daha sonra Mevlana Meydanı’na kadar “Dostluk Vakti” yürüyüşü gerçekleştirildi.
Meydanda düzenlenen Nevbe merasiminin ardından Mevlana Müzesi ziyaret edildi.
Mevlana Hazretleri Türbesi’nde Gülbang duası okundu.
Etkinliklere, Konya Valisi Vahdettin Özkan, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Özgül Özkan Yavuz, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdüssettar Yarar, AK Parti İl Başkanı Hasan Angı, Hazreti Mevlana’nın 22. kuşaktan torunu Esin Çelebi Bayru ve protokol mensupları katıldı.
Şeb-i Arus nedir?
Şeb-i Arus kelimesi “Düğün Gecesi” demektir.
Mevlana ölüm gününü “Hakk’a vuslat” yani “Yaratana Kavuşma” (Düğün Günü-Gecesi) saymıştır, “Herkes ayrılıktan bahsetti, bense vuslattan” der.
Ölüm Mevlana için kişinin aslına dönüşü, kaynağının ilahi bir cevher olması nedeniyle “Allah’a dönüş” olarak yorumlar.
Bir başka ifadeyle ölüm “cismin ortadan kalkması değil, Allah’a doğru uçmasıdır”.
Ölüm, Müslümanlık öncesi Türklerde de aynı şekilde ifade edilir.
Kimdir Mevlana Hazretleri?
Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’nin asıl adı Muhammed Celâleddin’dir.
Efendimiz manasına gelen Mevlânâ adı kendisine Konya’da ders okutmaya başladığı zaman verilmiştir.
Rûmî; Anadolu demektir.
O’nun Rûmî diye tanımlanması daha önceki yıllarda “Diyâr-ı Rum” deniler Anadolu ülkesinin bir vilayeti olan Konya’da uzun süre oturması, ömrünün büyük bir bölümünü Konya’da geçirmesi ve Türbesinin Konya’da bulunmasındandır.
30 Eylül 1207 yılında Horasan’ın Belh şehrinde doğmuştur.
Babası Belh şehrinde “Sultan’ül Ülamâ = Bilginlerin Sultanı” unvanını alan Hüseyin Hatîbî oğlu Muhammed Bahaddin Veled’dir.
Soylu bir ülema ailesine mensuptur. Muhammed Bahaddin, Belh şehrinde bilgisi, iyi ahlakı ile tanınmıştır.
Halka dinin gerçeklerini sade bir dille anlatıyordu. Evi çeşitli dini konuların tartışıldığı bir akademi gibi idi. Bu yüzden kendisine“Sultan-ül Ulema” denilmişti.
Annesi Belh emiri Rukneddin’in kızı Mümine hatundur.
Babası Sultan-ül Ulema Bahadddin Veled,bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası sebebiyle 1213 yılında ailesiyle birlikte Belh’ten ayrılıp Nişabir’a gitmişlerdi.
Mevlânâ; Ailelesi ile birlikte yaptıkları seyahatlar esnasında Nişabur, Bağdat, Mekke, Medine, Şam, Halep, Malatya, Erzincan, Karaman, Konya gibi şehirlerde o çağın en ünlü bilginleri ile tanışmış, sohbetlerini dinlemişti.
Nişabur’da Feridüddin-i Attar ile karşılaşmış ve onun ilgisini çekmişti.
Şam’da Şeyh-ül Ekber Muhîddin-i Arabi ile görüşmüştü.
Babasının Maarif adlı eseri O’na rehber olmuştu. Ünlü Horasanlı şairler Senai ve Attar’ın şiirleri ile ilgilenmiş, onların fikirlerini benimsemişti.
1222 yılında bugünkü adıyla Karaman denilen Lârende’ye yerleşmişler burada 7 yıl kadar kalmışlardır.
Mevlânâ;18 yaşında iken 1225 yılında Şerafeddin Lala’nın kızı Gevher hatun ile evlenmiştir.
Bu evlilikten Sultan Veled ve Alaeddin Çelebi adlarında 2 oğlu olmuştu.
Eşinin vefatından sonra Kerre hatun ile 2’inci evliliğini yapmış bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Alim Çelebi adlı 2 oğlu ile Melike hatun isimli bir kızı dünyaya gelmişti.
Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat babasını Selçukluların başşehri olan Konya’ya davet edince aile olarak 3 Mayıs 1228 yılında Konya’ya yerleşmişlerdir.
Mevlânâ’nın babası Konya’da İblikci medresesinde öğrenci yetiştirmeye başlamıştır.
Babası 12 Ocak 1231 yılında vefat edince babasının öğrencileri ve müritleri Mevlânâ’nın etrafında toplanmışlardı.
İplikçi medresesinde vaaz veren Mevlânâ’yı dinlemeye gelenlerin sayısı gittikçe artıyordu.
Mevlânâ 15 kasım 1244’de Şems-i Tebrîzî ile karşılaşmış, bu karşılaşma hayatında bir dönüm noktası olmuştur.
Mevlânâ, çevresindeki tecrübe ve bilgi deryasından, devrinin bütün sanat ve ilim hareketlerinden haberdar olmuştu.
Kendisi TÜRK olmasına rağmen Mesnevi’sini Farsça olarak yazmıştı.
Matematik, astronomi, tıp ve simya ilimlerinin terminolojisini bir uzman derecesinde öğrenmişti.
Kur’an, Hadis, Fıkıh, Kelam sahalarında çağının rakipsiz bilgini olmuştu.
Yaşadığı hayatı; ”Hamdım, piştim, yandım” sözleriyle özetlemişti.
17 Aralık 1273 Pazar günü vefat etmişti.
Mevlânâ; Ölüm gününe “doğum günü” veya “gelin gecesi” anlamına gelen “ ŞEB’İ ARUS ” diyordu.
Vefat ettiği zaman Müslüman olsun olmasın Konya’daki bütün insanlar cenazesine katılmıştı.
Müslüman olmayanların cenazeye katılışı Müslümanlar arasında şaşkınlık yaratmış ve onları cenazeye katılmaktan men etmek istemişlerdi.
Cenazeye katılan gayr-ı Müslimler ise; “Biz Musa’nın ve bütün Peygamberlerin hakikatini onun sözlerinden anlayıp öğrendik. Kendi kitabımızda okuduğumuz olgun Peygamberlerin huy ve hareketlerini onda gördük. Sizler nasıl onun muhibbi ve müridi iseniz biz de onun muhibbiyiz….”demişler ve cenazeye katılmışlardı.
Mevlevilik; Mevlânâ’nın ölümünden sonra oğlu Sultan Veled ve dostları tarafından tesis edilmiş bir tarikattır.
Mevlevilik; Sadece Anadolu’da değil, Asya’da, Avrupa’da, Afrika’da, Arap yarımadasında yaşayan insanları etkisi altına alan bir “Olgun insan” yetiştirme yolu olarak tanımlanmaktadır.
Mevlevilik: Altı yüz yılı aşkın bir süredir Mevlânâ’nın; “Allah’la birlikte olmak” diye nitelendirdiği “ SEMÂ ”sıyla Müslüman olsun olmasın tüm dünya insanlarının gönüllerine girmeyi başarmıştır.
Mevlânâ’nın fikirlerine büyük önem verildiği gibi insanları en çok etkileyen SEMÂ’sıdır.
Sema etmek yani dönmek adeta Mevleviliğin sembolü olmuştur.
Her yıl gerçekleştirilen Vuslat yıldönümü törenlerinde yapılan “sema ayini”ne yüz binlerce kişinin katılması Mevlânâ sevgisinin göstergesidir..
Hoşça kalınız.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir