18 Nisan 2024

‘Doğayı talan edenlere karşı ekolojik mücadeleyi büyüteceğiz!’

0
MUSTAFA ÖZCAN
İklim Adaleti Koalisyonu’nun Çukurova Kervanı iki günlük Antakya kervanından sonra şimdi Mersin’deydi.
Koalisyon nükleer sorunu ve Mersin’deki ekolojik yıkıma dikkat çekmek için Atatürk Parkı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi.
İklim Adaleti Koalisyonu , Mersin Nükleer Karşıtı Platformun ve Ekoloji Birliğinin 12.11.2022 tarihinde saat 12.00’da Mersin merkezde yaptığı “Akkuyu Nükleer Güç Santralı İnşaatı Durdurulsun, Sözleşmesi Feshedilsin” ve “Ekolojik Dengeyi Koru! İklim Krizinin Farkına Var! ” basın açıklamalarına oda adına Uzm.Dr. Nasır Nesanır, Dr. Ful Uğurhan, Mersin Nükleer Karşıtı Platform (MNKP), Ekoloji Birliği, İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şubesi, Mersin Emek ve Demokrasi Platformu ile çok sayıda çevre örgütü katıldı.
“Sermaye sahiplerinin kıllarını kıpırdatmadıkları ortada”
Kitle adına konuşan Nükleer Platform Karşıtı Mersin Dönem Sözcüsü Osman Koçak, “Değerli İklim Adaleti Koalisyonu, Ekoloji Birliği, DAÇE ve Mersin NKP katılımcıları, Değerli basın emekçileri, Halkların İklim Anlaşması Ağının başlattığı Uluslararası Kervanın altıncısı Çukurova Kervanının Hatay’dan sonra ikinci etabında Mersin’de birlikteyiz. İklim Adaleti Koalisyonu, Ekoloji Birliği, DAÇE aktivistleri, dostlar hoş geldiniz, mücadelemize güç kattınız. Çukurova Kervanı Hatay’da Asi Nehri ve havzasında, Samandağ Mileyha Sulak Alanı ve Kuş Cennetinde, Sarıseki’de Demir Çelik Fabrikasında, Atlas Termik Santralinde, Dörtyol’da Petro Kimya, Erzin’de Propilen fabrikalarında, maden ocaklarında yaratılan ekolojik problemlere karşı ekoloji mücadelesine güç kattı. Kervan Mersin’den sonra termik santrallar, SASA polyester, Ceyhan polipropilen, vahşi çöp yakma alanları için Adana’ya devam edecek. Çukurova Kervanı’nın Doğu Akdeniz’in kuzey kıyılarında yürüdüğü bugünlerde Mısır’ın Şarm El Şeyh Kentinde COP27 yani Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nın 27.’si yapılıyor. BM üyesi devletler arasındaki bu konferansın görünürdeki amacı küresel ısınma ve sera gazı emisyonlarının azaltılması. Ne var ki ilk COP Konferansının yapıldığı Nisan 1995’den bu yana bir arpa boyu yol alınmadığı, devletlerin, iktidarların ve sermaye sahiplerinin kıllarını kıpırdatmadıkları ortada. COP konferansları devletlerin, iktidarların, liderlerin ve başta uluslararası tekeller olmak üzere sermaye sahiplerinin çevresel sorumluluk sahibi olduklarını göstermek için kullandıkları bir “yeşil aklama” aracı. Bu arada Coca Cola COP27’ye sponsor olarak, insan haklarını en acımasızca çiğneyen devletlerden biri olan ve Doğu Akdeniz’in güney kıyısında nükleer santral kuran Mısır COP27’ye ev sahipliği yaparak kendilerini aklama çabası içindeler. Görülmektedir ki, ekolojik sistemin ve dengenin bozulması sonucu bir yandan ölümcül kuraklıklara diğer yandan ölümcül sellere yol açan küresel ısınmanın ve sera gazı emisyonlarının azaltılması da ekoloji mücadelesinin her alanında olduğu gibi yine ekolojik mücadele örgütlenmelerinin, aktivistlerinin ve dünya halklarının iktidarlara ve sermaye sahiplerine karşı ortak mücadelesi ile olanaklıdır.” dedi.
“Mersin’in sayısız ekolojik sorunları var!”
Dostlar Mersin’in Türkiye’nin bütününde de olduğu gibi sayısız denebilecek ekolojik sorunları olduğunu belirten Koçak, “Mermer ve taş ocakları, madenler, balık çiftlikleri, liman sahaları, yağmalanan kıyılar, yanan ormanlar, satışa çıkarılan doğal ve tarihi sit alanları, ithal çöp depolama ve yakma alanları, çimento fabrikaları ve de Akkuyu Nükleer Santrali.Mersin doğa, çevre, ekoloji aktivistleri iktidar ve sermaye sahiplerinin yarattıkları ekolojik yıkımlara karşı mücadeleyi sürdürmektedirler. Ardından gelen projeler de göz önüne alındığında Akkuyu Nükleer Santrali İnşaatına karşı mücadele, etkileri sınırları aşan milyonlarca yıl sürecek radyoaktif atıkları ve Akdenizin biyoçeşitliliğinde geri dönülemez yıkım yaratacağı gerçeği ile önümüzdeki en önemli ekolojik mücadele konularından biri, şu günlerde herhalde birincisi olmaktadır. Akkuyu Nükleer Santrali yakın zamana kadar iktidarın ve çevresindeki holdinglerin yarattığı bir sorun olarak görülmekte idi. Ancak bugün açıkça ortaya çıkmıştır ki yakın gelecekte iktidara sahip olabilecekler açısından da “devletin devamlılığı esası” üzerinden sürdürülecektir. “Devletin devamlılığı esası” iddiasının ekolojik dengenin; canlıların, insanların yaşamsal haklarının korunması için; vatandaşların özgürlüğünü, refahını, mutluluğunu sağlamak için ileri sürülüyor olması gerekmez miydi? Ekolojik sisteme, doğaya, canlılığa, vatandaşların özgürlük, refah ve mutluluğuna zararları bilimsel kanıtlarla kanıtlanmış olan nükleer santral inşaatının sürdürülmesinin holdinglerin, sermaye sahiplerinin karlarının kollanmasından başka bir anlamı yoktur. İşçilerin ekonomik haklarının gasp edilmesi, sağlıksız barınma ve beslenme koşullarına mahkum edilmeleri, aralarında yaratılan ayrıcalıklar, sendikal örgütlenmelerinin engellenmesi, iş güvenliği gereklerinin yerine getirilmemesi sonucu yaşanan iş cinayetleri hem sermayenin dizginsiz kar hırsını hem de emek mücadelesi ile ekoloji mücadelesinde birlikteliğin önemini ortaya koymaktadır.Nükleer karşıtları olarak mücadelemiz, ekoloji mücadelemiz doğrultusunda nükleer santraller ortadan kaldırılıncaya kadar sürdürülecektir.” şeklinde konuştu. (Haber Merkezi)

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir