29 Mart 2024
NURDANE KARAKUŞ
KESK Mersin Şubeler Platformu, 20-25 Temmuz tarihlerinde  “OHAL Sürüyor, Adaletsizlik Büyüyor” şiarıyla adalet nöbeti başlattı. Nöbeti kamuoyuna duyurmak için Eğitim Sen Mersin Şube binasında bir araya gelen KESK’lilere Mersin Emek ve Demokrasi Platformu destek verdi. Açıklamada konuşan Eğitim Sen Mersin Şube Başkanı Mahmut Sümbül, 251 vatandaşın hayatını yitirdiği, iki binden fazla vatandaşın yaralandığı 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden altı yılın geçtiğini hatırlatan Sümbül, aradan geçen zamana ve çok sayıda ifşa, belge ve bilgiye rağmen, 15 Temmuz darbe girişiminin hala aydınlatılamadığını ve siyasi ayağının ortaya çıkarılmadığını söyleyerek, “OHAL sürecinde 32 Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 131 bin 922 işlem tesis edildi. Yaklaşık 130 bin kişi kamu görevinden ihraç edildi. Aralarında kadın ve çocuk hakları
mücadelesi yürüten dernekler, basın kuruluşları da olmak üzere 2 bin 761 kurum ve kuruluş kapatıldı. Basın yasaklarına sosyal medya yasakları da eklenerek haber alma hakkı engellendi, düşünce ve ifade
özgürlüğünde Cumhuriyet tarihimizin en karanlık günlerine imza atıldı. Ülkemiz dünyada en çok tutuklu gazetecilerin bulunduğu ülke haline getiren AK Parti son günlerde basın emekçilerine yönelik toplu tutuklamalarla baskıları daha da arttırdı.” dedi.
“İhraç kararlarıyla sendikal hak ve özgürlüklerin ihlallerinde yeni bir aşama ile karşılaştık”
Sadece OHAL sürecinde,  iki yıl içerisinde, işsiz kalan tahmini gazeteci sayısının 2 bin 500 dolayında olduğunun tahmin edildiğini anlatan Sümbül, “AK Parti bu süreci kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırma ve performans sistemiyle kamuyu tümüyle özel şirketlere dönüştürmeyi hedefleyerek yine fırsatçılık yaptı. AYM kararlarına rağmen güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yoluyla çalışma hakkı engellendi, devlet kurumları AK Parti kadrolarıyla dolduruldu. Bu süreçte emekçilerin grev hakları OHAL ve KHK gerekçe gösterilerek, yasaklandı. AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz” diyerek OHAL’in emek düşmanı politikalara nasıl manivela yapıldığını açık ve net olarak itiraf etti. Cemaat üyelerinin devlet kurum ve kuruluşlarında büyük oranda etkili ve yetkili olduğu 15 Temmuz 2016 öncesinde Cemaat ve AKP’nin baskı ve ayrımcı politikalarına maruz kalan KESK üyeleri ise darbe girişimi sonrasında AK Parti’nin ihraç kararlarıyla sendikal hak ve özgürlüklerin ihlallerinde yeni bir aşama ile karşılaştılar. Birçoğu sendikalarımız yöneticisi olan 4 bin 269 KESK’li hukuksuzca, herhangi bir yargı kararı olmadan, savunmaları bile alınmadan, AKP’nin muhalefetin etkisizleştirilmesi hedefi apsamında OHAL KHK’leri ile ihraç edildiler. Bir kamu emekçisinin hiçbir adil soruşturma geçirmeden, savunma hakkı verilmeden ve sadece OHAL süresince değil ömür boyu meslekten ihraç edilmesi, vatandaşlık haklarının sınırlandırılması düzenlemesi nasıl bir zorbalık ile karşı karşıya olduğumuzun en somut ifadesidir. OHAL Komisyonun aradan geçen altı yıla rağmen hala karara bağlamadığı başvuruların oransal olarak ağırlıkta KESK’e bağlı sendikalarımız üyelerinden olması ayrımcılık içerisinde Ayrımcılıkla karşı karşıya olduğumuzun başka bir örneğidir. İhraç edilenler arasında çoğunluğu Eğitim Sen ve SES üyesi olan 400’den fazla Barış Akademisyen bulunuyor. Anayasa Mahkemesi Barış Akademisyenlerinin tümü hakkında beraat kararı vermesine rağmen iktidara bağlı komisyon “AYM kararı bizi ilgilendirmez” diyerek göreve iade başvurularını ret etti. OHAL ve sonrasında kayyumlar eliyle halkın seçme ve seçilme hakkı elinden alındı.” şeklinde konuştu.
“Binlerce kamu görevlisi sendikal haklarını kullandıkları için ihraç edildiler”
Binlerce siyasetçinin, belediye başkanlarının, avukatların, öğrencilerin, insan hakları mücadelesi yürüten aktivistleri, basın emekçilerinin tutuklandığını hatırlatan Sümbül, “Canan Kaftancıoğlu kararı, HDP’ye yönelik kapatma davası, siyasi yasak kararları, sendikamız SES’e yönelik dava, Kobani davası gibi kumpas davalarıyla demokratik siyaset ve emek mücadelesinin büyümesi engellenmek istendi. OHAL sürecinden bu yana tam anlamıyla bir anayasasızlaşma süreci yaşandı. OHAL uygulamaları eliyle Anayasa’nın 121, 129 ve 130. maddelerine aykırılık taşımasına rağmen KHK ile liste usulü ihraçlar yapıldı. Anayasa’nın 125. maddesi uyarınca idarenin her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi iken KHK ile tesis edilen kamu görevinden çıkarma işlemleri için açılan davalarda incelenmeksizin ret kararları verildi. Hak arama özgürlüğü, savunma hakkı, masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkı etkili başvuru yolu ihlal edilerek iktidara bağlı OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kuruldu. Daha sonra da bu komisyonun ret ettiği başvurulara itirazları incelemek üzere HSK eliyle özel yetkili idare mahkemeleri kuruldu ve bu mahkemelerin kararları komisyonun kararlarını onaylamanın ötesine geçmedi. Anayasa 10. maddesindeki kanun önünde eşitlik hakkı, AİHS’in 14. Maddesindeki ayrımcılığa uğramama hakkı, ILO’nun 111 sayılı iş ve meslekte ayrım görmeme hakkı bağlamında ihlal edildi. Düşünce ve kanaat özgürlüğü hakkı, ifade özgürlüğü Anayasanın 25. maddesi ile AİHS’in 10. maddesi bağlamında ihlal edildi. Örgütlenme özgürlüğü Anayasanın 51 ve 53. maddeleri ile AİHS’in 11. maddesi, ILO’nun 158 sayılı sözleşmesi bağlamında ihlal edildi. Binlerce kamu görevlisi sendikal haklarını kullandıkları için ihraç edildiler. Özel hayata saygı hakkı, kişisel veriler Anayasanın 20. maddesi ile AİHS’in 8. maddesi bağlamında ihlal edildi. Çalışma hakkı Anayasanın 49 ve 50. maddeleri, BM Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 7. maddesi, ILO’nun 111 ve 158 sayılı sözleşmeleri bağlamında ihlal edildi. Toplanma ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı Anayasanın 34. maddesi ile AİHS’in 11. maddesi bağlamında ihlal edildi. Seyahat özgürlüğü hakkı, sadece suç isnat edilenler değil eş ve yakınlarının pasaport iptalleri ile Anayasanın 23. maddesi bağlamında ihlal edildi. Mülkiyet hakkı mal varlıklarına el konulması suretiyle Anayasanın 35. maddesi bağlamında ihlal edildi. OHAL süreci aynı zamanda Tek Adam rejiminin kurum ve kurallarıyla kurumsallaştırılması için büyük bir fırsat olarak değerlendirildi. 20 Temmuz 2016’da ilan edilen ve 7 kez uzatılan OHAL’in iki yıl sonra 19 Temmuz 2018’de kaldırıldı. Ancak OHAL yetkilerini en az 3 yıl daha uzatan ve hukuksuz ihraçlara devamı sağlayan geçici 35. Maddeyi de içeren 7145 sayılı Bazı Kanun ve KHK’larda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 25 Temmuz 2018’de TBMM’de kabul edilmesiyle kesintisiz devam eden bir OHAL rejimi yaratıldı. Temel hak ve özgürlüklerin askıya alınması süreci artarak devam etmektedir.” ifadelerini kullandı.
“Herkesi nöbete davet ediyoruz”
İstanbul Sözleşmesinin hukuksuz şekilde feshedilmesi de OHAL rejimi sürecinin uygulamalarından olduğunu vurgulayan Sümbül, “Görüşmeleri Ekim 2022’ye ertelenen Sansür Yasası düzenlemesi iktidarın OHAL uygulamalarıyla dahi yetinmediğini, sıkıyönetime varan uygulamaları hayata geçirmeyi hedeflediğini kanıtlamaktadır. Özellikle OHAL ile birlikte yargının giderek daha fazla siyasallaşarak iktidarın gündemi ve ihtiyaçları üzerinden hareket etmesi ülkede gerek emekçiler ve gerekse yurttaşların büyük bir kesimi açısından adalet arayışının yoğunlaşmasına yol açmıştır. Gezi davası ve Şenyaşar Ailesinin mücadelesi bu adalet
arayışın simgeleri olarak öne çıkmıştır. Fiili OHAL ortamında inşa edilen tek adam rejimi uygulamaları sonucunda toplumun birçok kesiminde adalete olan ihtiyacı hiç olmadığı kadar temel bir talep haline getirmiştir.
Tek Adama dayalı rejimin fiili uygulamalarının anayasa üstü görüldüğü günümüzde temel mücadele alanlarının başında emek, demokrasi, eşitlik, barış ve adalet mücadelesi gelmektedir. KESK olarak da sendikal hak ve özgürlüklere yönelik ihlallerin artmasına karşı ve KESK’li ihraç üyelerin görevlerine iade edilmelerine yönelik hukuki, fiili ve meşru mücadelemiz kesintisiz devam edecek Bundan ve 20 Temmuz AKP sivil darbesi uygulamalarının yıldönümünden hareketle; KESK şubeler platformu olarak Mersin’de ve aynı anda tüm illerde 20-25 Temmuz 2022 tarih aralığında ve 17.00 – 19.00 saatlerinde, “OHAL Sürüyor, Adaletsizlik Büyüyor!” şiarıyla adalet nöbeti eylemi gerçekleştireceğiz. Bu vesileyle, iktidar bloğunun temel hak ve özgürlükleri ayaklar altında alan, anayasayı hiçe sayan, yargıyı siyasallaştıran uygulamalarından rahatsız olan, başta çalışma hakkımızı elimizden alan hukuksuz ihraçlar olmak üzere bu uygulamalar nedeniyle mağdur olan, demokrasi, eşitlik, özgürlük, barış ve adalet talebi olan tüm kesimleri eylemimiz ile dayanışmaya, nöbetimizi ziyaret ederek düşüncelerini ifade etmeye çağırıyoruz.” diyerek sözlerini tamamladı.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir