29 Mart 2024

TÜM DÜNYAYI ETKİLEYEN OLAYLARIN BAŞINDA GELEN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, ETKİLERİNİ ARTIRMAYI SÜRDÜRÜYOR. (KIYMET GÖKÇE/MERSİN-İHA) Tüm dünyayı etkileyen olayların başında gelen iklim değişikliği, etkilerini artırmayı sürdürüyor. Tamamen insan faaliyetinden kaynaklandığı bilimsel olarak kanıtlanan iklim değişikliği, insanlığın ve dünyanın geleceğini tehdit ediyor. Ülkelerin ekonomisine büyük zarar veren afetleri tetikleyen, canlı türlerinin yok olmasına yol açabilen iklim değişikliğiyle mücadele için çözüm yolları bulma konusunda son dönemece girildi.

Tüm dünyayı etkileyen olayların başında gelen iklim değişikliği, etkilerini artırmayı sürdürüyor. Tamamen insan faaliyetinden kaynaklandığı bilimsel olarak kanıtlanan iklim değişikliği, insanlığın ve dünyanın geleceğini tehdit ediyor. Ülkelerin ekonomisine büyük zarar veren afetleri tetikleyen, canlı türlerinin yok olmasına yol açabilen iklim değişikliğiyle mücadele için çözüm yolları bulma konusunda son dönemece girildi.
Uzmanlar, başta kömür olmak üzere fosil yakıtların yakılmasıyla atmosferdeki karbondioksit oranının artmasının yol açtığı iklim değişikliği ile mücadele için derhal harekete geçme çağrısında bulunuyor. İklim krizinin etkileri ve risklerine ilişkin uzun süredir ayrıntılı pek çok rapor hazırlanıyor. Örneğin, BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) kısa süre önce yayımladığı raporunda, iklim değişikliğinin tehlikeli etkilerini engellemek için fosil yakıtlardan uzaklaşılması gerektiğini vurgulanırken, daha önce yayımlanan Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Konseyi’nin (UNECE) raporu da nükleer enerji olmadan küresel iklim hedeflerine ulaşılmasının mümkün olmadığının altını çizdi.
Nükleer enerji öne çıkıyor
Avrupa’da başlayan ve dünya geneline yayılan son dönemdeki enerji krizinin etkisini artırması, ülkeleri hem enerji ihtiyacı hem de karbon emisyonu oranını düşürmek için ulusal stratejilerini açıklamaya itti. Avrupa Birliği’nin (AB), yeni nükleer enerji ve doğal gaz projelerini sürdürülebilir yatırım olarak sınıflandırmasıyla nükleer enerji, Paris Anlaşması ve 2030 Sürdürülebilir Kalkınma hedeflerinin yerine getirilmesine yardımcı bir enerji kaynağı olarak bir adım daha öne çıktı.
Mersin’de inşa edilen Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS), Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesinde büyük önem teşkil ediyor. Türkiye’nin en büyük yatırımları arasında bulunan Akkuyu NGS Projesi, 2053 “Net Sıfır Emisyon” hedefi doğrultusunda yeşil dönüşüm hazırlıklarının temel taşını oluşturuyor. Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom tarafından inşa edilen, her biri 1200 megavatlık VVER-1200 tipi 3 + nesil Rus tasarımına sahip 4 reaktörden oluşacak olan Akkuyu NGS’nin yılda yaklaşık 35 milyar kilovatsaat elektrik üretmesi ve Türkiye’nin elektrik talebinin yüzde 10’unu karşılaması planlanıyor. Sıfır emisyonla, çevreye zararlı sera gazı salımı yapılmadan, kesintisiz elektrik üretilebilecek Akkuyu NGS’nin faaliyete geçtiğinde tek başına yılda 17 milyon ton karbondioksit emisyonunu önlemesi öngörülüyor.
Fransa başta olmak üzere pek çok ülke, enerji arzının güvenliğinin sağlanması ve iklim krizinin çözülebilmesi için nükleeri anahtar olarak görüyor. Birçok Avrupa ülkesinde yapılan kamuoyu yoklamaları, halkın çoğunluğunun nükleer enerjiden yana olduğunu ortaya koydu.
Avrupa’nın en büyük nükleer enerji üreticisi olan Fransa’da 10 Nisan’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimine “nükleer enerji” damgasını vurdu. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve aşırı sağcı Marine Le Pen’i karşı karşıya getiren yarışta “seçimin galibi” nükleer enerji oldu. 2030 yılına kadar Fransa’nın iklim hedeflerine ulaşmasında “anahtar” olarak nitelendirdiği nükleer enerjiye daha fazla yatırım yapılması gerektiğini söyleyen Macron, 2050 yılına kadar 14 nükleer santral inşa edeceğini ifade etmişti. Macron, özellikle off -shore rüzgar santrallerine odaklanırken, Le Pen, eski reaktörlerin yerini alacak 6 yeni üçüncü nesil reaktör (EPR) inşa etmeyi ve mevcut tesislerin ömrünü artırmayı planladıklarını açıklamıştı.
Merkezi Fransa’da bulunan çok uluslu nükleer yakıt çevrimi şirketi Orano tarafından BVA Grup Araştırma Şirketine yaptırılan, Fransızların nükleer enerjiye bakışını anlamaya yönelik kamuoyu yoklamasına göre, katılımcıların yüzde 50’si nükleer gücü, ülke için bir kazanç olarak değerlendirdi. Ekim ayında yapılan kamuoyu yoklamasına göre, Fransızların yüzde 64’ü ülkenin enerji karışımının gelecekte nükleer enerjiden ve yenilenebilir kaynaklardan oluşacağına inanıyor. Yoklama, halkın yüzde 53’ünün nükleer sektörün Fransa’nın enerjide bağımsızlığı için gerekli olduğunu düşündüğünü gösterdi. Fransızların yüzde 66’sı enerji santrallerinde kullanılan nükleer yakıtların geri dönüşüm olanaklarının farkında.
İsveç’te nükleere destek rekor seviyeye yükseldi
İsveçli sosyoloji şirketi Novus’un, halkın nükleer enerjiye karşı tutumuna ilişkin yaptığı araştırma, halkın nükleer enerjiye desteğinin rekor seviyeye yükseldiğini gösterdi. Ankete katılanların yüzde 84’ü nükleer enerji kullanımını destekledi ve hizmet dışı bırakılanların yerine yeni güç ünitelerinin inşası da dahil olmak üzere mevcut nükleer santrallerin işletilmesine de devam edilmesinin gerekli olduğunu belirtti. Ankete göre, katılımcıların yüzde 10’u mevcut nükleer santralleri kapatmak için siyasi kararların gerekli olduğuna inanıyor. İlk kez İsveçlilerin yüzde 56’sı, yeni güç ünitelerinin yapımına destek verdi. Şubat 2022’de bu rakam yüzde 52, Kasım 2021’de ise yüzde 46 idi.
Ankete katılanların yüzde 28’i yeni nükleer santrallerin inşasını desteklemese de mevcut güç ünitelerinin işletilmesine devam edilmesinin gerekli olduğunu da belirtti. İklim değişikliğiyle mücadelede nükleer enerjinin rolüne ilişkin olarak ise katılımcıların yüzde 67’si nükleer enerjinin çevreye olumlu etkisi olduğunu ifade etti.
İsveç, ülkedeki elektriğin yaklaşık yüzde 30’unu karşılayan Forsmark, Oskarshamn ve Ringhals olmak üzere üç nükleer santralde 6 güç ünitesi işletiyor.
Daha önce nükleerden uzaklaşacağını açıklayan ülkelerin başını çeken Almanya’da iklim değişikliği konusunda artan endişeler ve ülkenin kömür ve doğal gaza yoğun bağımlılığının devam etmesi de ‘kapatma kararının’ gözden geçirilmesi konusunda kamuoyu baskısı oluşmaya başladı.
Elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 12’sini karşılayan 6 nükleer güç santraline sahip Almanya’da, Radyo ve Televizyon Kurumları Kamusal İşbirliği örgütü ARD tarafından, Infratest Dimap Enstitüsü’ne yaptırılan “Deutschlandtrend poll” adlı kamuoyu yoklamasında, Rusya-Ukrayna krizinin ve iklim değişikliğinin etkisi ile Alman kamuoyunun enerji dönüşümüne verdiği önem ölçüldü.
Kısa süre önce yapılan bu kamuoyu yoklamasına göre, katılımcıların yüzde 53’ü nükleer enerji kullanım süresinin uzatılmasının doğru olacağını düşündüğünü belirtti. Katılımcıların yüzde 80’i kriz nedeniyle ülkenin ekonomik durumunun bozulmasından, yüzde 76’sı gaz ve enerjideki muhtemel kesintilerden endişe duyuyor.
Uluslararası anket şirketi YouGov tarafından nisan ayında yapılan kamuoyu yoklamasına göre ise Almanya’da katılımcıların yüzde 53’ü nükleer enerjinin karbon salınımı olmadan elektrik üretimine geçişte rol oynaması gerektiğini düşünürken, yüzde 22’si nükleer enerjinin bu süreçte büyük bir rol oynaması gerektiği kanısında.
Birleşik Krallık’ta halkın yüzde 64’ü yaşadıkları bölgede NGS kurulmasından yana
YouGov’un kamuoyu yoklaması, Birleşik Krallık’ta nükleer güç santralinin kurulmasının enerji faturalarını ucuzlatacağı senaryosuna göre, halkın yüzde 67’si yaşadıkları bölgede bir nükleer güç santrali kurulmasını destekleyeceğini ortaya koydu. Yaklaşık 2 bin kişinin katıldığı yoklamada NGS’nin Rusya’ya enerji bağımlılığını azaltacağı senaryosuna göre, katılımcıların yüzde 61’i, sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmakta katkı sağlayacağı senaryoya göre ise yüzde 58’i yaşadıkları bölgede bir nükleer enerji santrali kurulmasını destekleyeceklerini belirtti.
Birleşik Krallık’ta katılımcıların yüzde 66’sı nükleer enerjinin karbon salınımı olmadan elektrik üretimine geçişte rol oynaması gerektiğini düşünürken, katılımcıların yüzde 31’i nükleer enerjinin bu süreçte büyük bir rol oynaması gerektiğini savundu.
İngiltere hükümetinin yeni planına göre, 2030 yılına kadar İngiltere’nin elektrik üretiminde düşük karbonlu kaynakların oranı yüzde 95’i bulabilir. Nükleer enerji üretimi için her biri 2030’a kadar her yıl onaylanacak 8 yeni reaktör inşa edilebilir.
Öte yandan YouGov’un yoklamasında Danimarka’da katılımcıların yüzde 40’ının nükleer enerjinin karbon salınımı olmadan elektrik üretimine geçişte rol oynaması, yüzde 21’inin nükleer enerjinin bu süreçte büyük bir rol oynaması gerektiğini düşündüğü ortaya çıktı.
İspanya’da katılımcıların yüzde 70’i nükleer enerjinin temiz elektrik üretimine geçişte rol oynaması gerektiğini savunuyor. İtalya’da da katılımcıların yüzde 51’i nükleer enerjinin karbon salınımı olmadan elektrik üretimine geçişte rol oynaması gerektiğini düşünüyor. Nükleer enerjinin temiz elektrik üretimine geçişte büyük rol oynayacağını belirten İspanyolların oranı yüzde 40, İtalyanların oranı yüzde 30.  (İHA)

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir