28 Mart 2024

SERDAR ERKAN-PENCEREMDEN: ÇOK KUTUPLU DÜNYA VE YENİ UYGARLIĞIN İNŞAASI

0

Daha önceki yazılarımda değindiğim gibi, COVID-19 Salgını ve Ukrayna Krizi sonrası, ‘Çok Kutuplu Yeni Bir Dünya Uygarlığın’ kurulmasının şartları oluştu. Çünkü mevcut Dünya düzeni bu iki krizle de baş edemedi.

Çünkü salgında, aşıya erişim adaletsizliği ortaya çıktı ve  6 Milyon civarında insan öldü  ve bölgesel iç savaş ve çatışmalarda 80 milyon insan mülteci durumuna düştü.

Tek kutuplu Dünya’da(TKD) eşitsizliğin, yoksulluğun, kitlesel düzensiz göçlerin ve ölümlerin bu kadar zirve yaptığı, Dünya tarihinde insanlık bu kadar zulüm görmedi.

Daha COVID-19 Virüsün laboratuvarda üretilip üretilemediği bile kesinlik kazanmadı!
TKD’nin  patronlarının, Güney yarı kürede, Kuzey Afrikadan başlayıp ülkemiz dahil İran’a kadar uzanan Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’ni (GOP), Kuzey Yarı kürede, NATO Doğuya Genişleme Planı’nı (DGP), güney Asya’da AUKUS (Çin’i kuşatma) plan ve projeleriyle dayatmasıyla bu projeler kapsamındaki  ülkeleri ‘ya benimle, yada hedefim olursun’ dayatmasıyla bölge ülkelerini “garnizon veya taşeron devletlere’ dönüştürdüğünü gördük.

Ancak, AB bile artık kapısına dayanan milyonlarca mültecilerle ve virüsten kitlesel ölümlerle yüzleşti. Tüm Dünya halkları artık TKD ve onun ekonomik İ sömürü düzeni olan neo liberal ekonomik politikalarının yarattığı yıkımın farkında. Rusya’nın, NATO DGP kapsamında Ukrayna üzerinden tahrik edilerek başlatılan savaş ve işgal ile tüm olumsuzlukların faturasının diğer emperyal güç Rusya’ya çıkarılıp, Batı Avrupa devletlerini Rusya tehdidi ile korkutarak NATO şemsiyesi altına toplanmasını sağlayarak, TKD’nin devamını sağlama çabası da Ukrayna krizindeki gerçeklerin yavaşta olsa ortaya çıkmasıyla anlaşılıyor.

DÜNYA UYGARLIĞI BİR ÇOK AŞAMALARDAN GEÇİP BUGÜNE GELDİ

Bugünkü Dünya uygarlığı, insanoğlunun 14 bin yıl önce, mağara’dan kulübeye geçmesi ve ilk yazıyı bulmasıyla başlayan uygarlaşma çabası, Atina Demokrasi ve yurttaşlık felsefesi, Roma Yurttaşlık hukuku, M.S. 8. Yüzyılda Astronomi, Matematik ve Bilimde İslam Dünyasında yaşanan Rönesansı M.S. 1215 yılında İngiltere’de Kralın yetkilerini kıstlayan, Magna Carta Libertatum (Latince: “Büyük Özgürlükler Sözleşmesi”) ile yeni bir boyut kazandı.

Daha sonra yaşanan Avrupa rönesansı ve Aydınlanması takip etti.

1789 Fransız Devrimi ile imparatorlukların parçalanıp yerini ulus devletlerin veya monarşilerin almasıyla devam etti. 1864 yılında ABD de köleliğin yasayla kaldırılması ile insanlık yeni bir evreye girdi. 1. Dünya savaşı ile 1917 Sovyet(emek) Devrimi ve Ardından1919 İstiklal Savaşı ve 1923 Türk Devrimi ile  ‘batı emperyalizmi ve vahşi sömürü düzeni’ne ‘mazlum uluslar ve emek adına’ büyük bir darbe daha vuruldu.

Kuzey Afrika’dan, Ortadoğu ve  Asya’ya kadar, batı emperyalizmine direnişler ve egemen ulus devletler kurulmaya başladı. 1924 Anayasası ile müslüman bir ülkede laikliğin hayat geçmesi ve 1930 yılında kadınların seçme ve seçilme hakkının bir çok batı ülkesinden önce hayata geçirilmesi ile dünya uygarlığı önemli bir  aşamadaha geçirdi. Bu durum, kapitalist tekelleşme sonucu doğan(İtalyan, Almanya, İspanya ve Japon) faşist rejimlere karşı savaşlarla ikinci Dünya savaşına kadar devam etti. 51 Milyon insanın öldüğü ikinci Dünya savaşı sonrası 1924 de kurulan Milletler Cemiyeti, 1945 de Birleşmiş Milletler(BM) adını aldı. 1948 de güncellenerek  kabul edilen insan hakları evrensel bildirgesini, içinde çocuk haklarının da olduğu BM’nin  13 tane temel haklar bildirgesi takip ederek, Dünya Uygarlığı  önemli bir aşama daha kaydetti. İkinci dünya savaşı sonrası, iki kutuplu dünya ve soğuk savaş yıllarında hegomonik SSCB ve ABD baskısına karşı, direnen halklara karşı işgal ve askeri darbeler yapıldı. 1955 yılında toplanan Dünya nüfusunun yarıdan fazlasını oluşturan bağlantısız devletlerin katıldığı Bandung konferansı ile sonuç bildirgesinde ‘Egemen Devletlerin Barış İçinde Birlikte Yaşama’ ilke ve arzusuna vurgu yapıldı.

Öte yandan, 5 Haziran 1972 Stokholm’de toplanan BM ÇevreKonferansında ilk defa  doğanın kirletilmesine ve tahribatına dikkat çekildi ve ‘5 Haziran Dünya Çevre Günü’ kabul edildi.1991 yılında iki kutuplu Dünya’dan tek kutuplu Dünya’ya geçilmesiyle, başlayan küreselleşme ve vahşi neoliberaltüketim politikaların sonucunda, doğanın büyük bir zarar görmeye başladığı ortaya çıktı. 1992 yılında Rio ‘da, Türkiye Cumhuriyetinin de Cumhurbaşkanlığı düzeyinde katıldığı uluslararası toplantıda, ÇEVRE VE DEMOKRASİ ilk defa birlikte ele alındı. Temsili demokraside merkezi ve yerel yönetimlerin çevreyi tahrip eden kararlarına karşı ‘halkın kararlara katılımı’ öne çıkarılarak ‘temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçmek’ konusunda, sivil toplum örgütlerinin temsil edileceği yerel kent konseylerinin(daha sonra yerel Gündem 21 lerin) kurulmasını sözleşme ve sonuç bildirgesi ile karar altına aldı. 1996 yılında İstanbul’da HABİTAT zirvesi yapıldı. Özellikle, ABD, Rusya ve Çin gibi gelişmiş ülkelerinin kirli sanayilerinin yol açtığı  sera gazları ile artan petrol tanker trafiği  ve kazaları sonucu oluşan iklim felaketleri ile insanlık daha çok karşı karşıya kalmaya başladı.1997 yılında Kyoto Protokolü imzalandı. Ancak buna karşınhava kirliliği ve sera gazlarının belirlenen seviyelerin giderek üstüne çıkması ve buzulların hızla erimesi sonucunda, daha radikal kararlar içeren Paris İklim Sözleşmesi 2015 yılında imzaya açıldı ve 2021 Mart sonu itibariyle 195 BM üyesinin imzasına ulaşıldı. BM tarafından her beş yılda bir toplanması planlanan iklim konferansların 26.sı, 2020 yılında toplanması planlanmışsa da, COVID-19 nedeniyle ertelenerek 1 Kasım 2021 tarihinde, Glasgow’da, 26. Taraflar Konferansı (COP26) adı ile toplanmıştır. (Bu toplantıya Türkiye Cumhurbaşkanı son anda katılmayarak üst düzeyde temsil edilememiştir). Çok kısa özetlemek gerekirse insanlık üç büyük dönemeci aşarak bugüne gelmiştir. Bu dönemeçlerde, 1789 daFransız devrimi ile başlayan İnsan-İnsanla ilişkisi, 1918-1945 arası Devlet-Devlet ilişkisi, 1972-2015 İnsan –Çevre ilişkisi düzenlenmiştir.

YENİ BİR UYGARLIĞIN İNŞAASINDA ÖNE ÇIKABİLECEK BAŞLIKLAR

Görüldüğü gibi 14 bin yıllık yerleşik tarihinde bugün gelinen noktada TKD ile savaşlar, salgınlar ve iklim krizi nedeniyle en çok çevre, yaşlılar, kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere tüm doğa ve insanlık zarar görmektedir. Bu nedenle yenisürdürülebilir, katılımcı çoğulcu uygarlığın inşaasında, savaşların, salgınların, iklim krizinin, vahşi sömürünün veterör dahil her türlü şiddetin önlenmesi, ‘ Yurtta  ve Dünyada barışın egemen olması’ önem kazanmaktadır. Özellikle Doğa’daki tüm canlılar ile başta kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olmak üzere, tüm canlıların yaşamını gözeten ve insanlığın sağlıklı bir çevrede, barış ve refah içinde birlikte yaşamalarıiçin vahşi ve küresel neo liberal ekonomik sömürüsünün devamını isteyenlerin, gerçekleştirdiği ‘doğa talanının ve savaş kışkırtıcılığının kontrol altına alınması’ çok daha önem kazanacaktır. Yani, egemen devletlerin barış içinde birlikte yaşaması ile yoksulların, kadınlar, çocuklar, engelli ve dezavantajlı sosyal gruplardan oluşan tüm insanlığın barış içinde birlikte yaşam standartlarının yükseltilmesi ve bunun için doğal kaynakların adil ve verimli kullanılmasıyla ‘başka bir Dünya’ mümkün olacaktır. Buda öncelikle, iki büyük Dünya savaşı yaşamış ardından, yeni bir yıkıcı soğuk savaşın(kaynakların silahlanma yarışına ayrılması) başlatılmaması ve 1991 den sonrada BOP’la  başlayan ve bugün Ukrayna’da ile devam eden kirli sıcak savaşların (fitne fesat savaşları) sona ermesiyle mümkündür. Bununda yoluÇok Kutuplu Dünya’da(ÇKD), tüm Dünya halklarının ve yoksulların ‘barışı, doğayı ,yaşamı ve demokrasiyi’ birliktesavunarak, ‘savaş ve istikrarsızlığı ve tek kutuplu Dünyada neo liberal sömürü düzeninin devamını isteyen çokuluslu silah şirketlerinin ve organize kötülük odakları’nıngeriletilmesinden geçmektedir. Böylelikle, ancak ÇKD’dainsanlık ve uygarlığımız büyük ve rahat bir nefes alabilecektir.Ancak tüm bunlarla birlikte, ‘büyük insanlık ailesi’nin ve Dünya’nın geleceğini ilgilendiren ve 2020 sonrasında daha belirgin hale gelen, çok büyük potansiyel sorunlar içeren yeni ‘üç önemli konu’ya da en kısa sürede hukuki çerçevede uluslararası düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Bunlardan birincisi, ‘insan –Robot-yapay zeka ilişkisini’ , ikincisi de uzayın tüm insanlık için kullanımını sağlayan ‘insan-uzay ilişkisini‘ ve üçüncüsü de ‘insan –genetik bilimi’ ilişkisini düzenleyen evrensel hukuk yasalarının en kısa sürede belirlenmesidir. Dileğimiz, önümüzdeki süreçte,  insanlığın geleceği için silahlanmaya ve savaşlara değil insanlığın beklentisi bilim, eğitim, sağlık, barış ve refaha yatırım yapılmasıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir